
PRESS RELEASE – “Asielnoodmaatregelenwet” and Related Legislative Amendments
03/10/2025
HS(Y)K’NIN VERDİĞİ MESLEKTEN ÇIKARMA KARARINA KARŞI ÖRNEK AİHM BAŞVURU FORMU
07/10/2025ANAYASA MAHKEMESİNİN GÜNCEL YARGILAMALAR KAPSAMINDA YAPILAN BAŞVURULARDA TARAFSIZLIK, BAĞIMSIZLIK VE ETKİLİLİK SORUNSALI

Anayasa Mahkemesi, Türkiye’nin anayasal denetim organı olarak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında merkezi bir rol oynamakla yükümlüdür. Ancak, 15 Temmuz 2016 sonrası dönemde, özellikle Gülen hareketiyle bağlantılı davalarda, AYM’nin çoğunluğunu oluşturan üyelerin hükümetle olan yakın siyasi bağları, cemaate yönelik önyargılı ve suçlayıcı söylemleri, fişleme gibi doğrudan eylemlerdeki rolleri ve devlet politikalarına angaje tutumları, mahkemenin AİHS’nin 6. Maddesi’nde düzenlenen bağımsız ve tarafsız mahkeme ilkesine uygun hareket etmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu üyelerin, yürütme organıyla olan ilişkileri, cemaatle bağlantılı bireyleri toptan kriminalize eden yaklaşımları ve masumiyet karinesini göz ardı eden tutumları, AYM’nin nesnel tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedelemekte, adaletin yalnızca gerçekleşmesini değil, aynı zamanda kamuoyunda görünür olmasını da engellemektedir. Bu durum, AYM’nin anayasal denetim misyonunu yerine getirme kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmakta ve yargıya olan toplumsal güveni sarsmaktadır.
Bunun yanı sıra, AYM’ye bireysel başvuru yolunun AİHS’nin 13. Maddesi kapsamında etkili bir hukuk yolu olup olmadığı, özellikle cemaatle bağlantılı davalarda ciddi şekilde sorgulanmaktadır. AYM’nin, bu davalarda hukuka aykırı uygulamalara gerekçe üretmesi, başvuruları kasıtlı olarak uzun süre bekletmesi, AİHM’in Yalçınkaya/Türkiye kararında işaret ettiği sistemik sorunlara çözüm üretmek yerine bunları görmezden gelmesi ve “kanunsuz suç olmaz” ilkesini ihlal eden kararlar vermesi, bu yolun etkililiğini ortadan kaldırmaktadır. AİHM’in, AYM’yi tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak görme yaklaşımı, Türkiye’deki yargı uygulamalarının sistemik ve planlı bir şekilde temel hakları ihlal eden bir cadı avına dönüştüğü gerçeği karşısında yeniden değerlendirilmelidir. AYM’nin, özellikle ByLock kullanımına dayalı mahkûmiyet ve meslekten ihraç davalarında, AİHM içtihatlarına aykırı kararlar vermesi, başvuruları makul sürelerde sonuçlandıramaması ve sistemik sorunlara yönelik herhangi bir genel önlem almaması, bireylerin hak arama süreçlerini adeta bir “medeni ölüme” terk etmektedir.
AİHM’in, iç hukuk yollarının etkililiğini değerlendirirken olayın özel koşullarını ve idari uygulama doktrinini dikkate alarak, AYM’ye başvuru zorunluluğunu kaldırması ve doğrudan başvuruları incelemeye alması, mevcut mağduriyetlerin giderilmesi ve gelecekte benzer ihlallerin önlenmesi için hayati bir gerekliliktir. AYM’nin mevcut yapısı ve tutumu, ne adil yargılanma ilkesine ne de etkili başvuru hakkı güvencesine uygun bir yargı organı olduğunu göstermektedir; bu nedenle, AİHM’in bu gerçeği kabul ederek kararlarını bu doğrultuda şekillendirmesi, insan haklarının korunması misyonunun bir gereğidir.